Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (DVDDK), haksız tahsil edilen verginin yargı kararıyla iadesinde uygulanacak faiz konusunda, bölge idare mahkemesi kararları arasındaki aykırılığın giderilmesi amacıyla karar vermiştir.*Karar ile ortaya çıkan sonuçlardan biri, 15.06.2012 tarihinden sonra tahsil edilip yargı kararı uyarınca iadesi gereken verginin, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 112. maddesinin 4. fıkrasında** belirtilen tecil faiziyle iadesinin mümkün olduğudur.15.06.2012 tarihinin milat alınmasının sebebi, VUK’un ilgili maddesinin bu tarihte değişmiş olmasıdır. Mülga hükmün***, yargı kararı sonucu iadesi gereken vergiler için uygulanamayacağı düşünülmekteydi. Keza halen dahi davacı tarafından tecil fazi veya gecikme zammı oranında talep edilmesine rağmen VUK’un mevcut 112/4. fıkrasını uygulamayan ve tecil faizi yerine yasal faize hükmeden vergi mahkemesi kararlarına rastlamak mümkündür.****Karar ile ortaya çıkan daha önemli sonuç ise “davacı ‘yasal faiz’ talep etmiş olsa bile mahkemelerce ‘tecil faizi’ne hükmedilmesi gerektiği”dir. DVDDK’ya göre, “yasal faiz” terimiyle anlaşılması gereken, VUK’taki faiz hükmüdür. Bu nedenle 112. maddeye göre tecil faizine hükmedilmelidir. Davacı isteminde “yasal faiz” yazdığı durumda, tecil faizi uygulanmasının şartı ise “yasal dayanak gösterilmemesi”dir. Zira diğer “senaryo”da davacının “yasal faiz” teriminden ne kastettiği çok açık olacaktır. Örneğin, davacının sadece “…yasal faizi ile iadesi…” şeklindeki bir talebinde, yasal faiz ile anlaşılması gerekenin VUK’un 112/4. fıkrasındaki tecil faizi olduğu söylenebilirse de davacının talebi, “…3095 sayılı Kanunda düzenlenen yasal faizi ile iadesi…” şeklinde ise yasal faizden anlaşılması gereken kanuni dayanağı gösterilerek açıkça belirtildiğinden, tecil faizinin anlaşılması mümkün değildir. Bu durumda 3095 sayılı Kanun’daki yasal faiz uygulanacaktır.Uygulamada, yasal dayanağını da açık açık yazarak yasal faiz istemiyle karşılaşmak kanaatimce pek mümkün değil. Çoğu zaman, yasal faizden farklı bir faiz türüne hükmedilmesi için mahkemeleri ikna etmek amacıyla yasal dayanakları da belirtilerek farklı faiz türleri için açıklamalarda bulunuluyorsa da yasal faiz talep edilecek ise istemin basitçe “belirtilip geçildiği”ni düşünüyorum.Diğer bir kanaatim ise karardaki “karşı oy” yazısında da belirtildiği üzere, istemde “yasal faiz” talep edilmişse tecil faizine hükmedilmesi, idare hukukununun yerleşik içtihatlarından biri olan “taleple bağlılık ilkesine” ayrılırılık oluşturmaktadır. Yargı kararıyla iadesi gereken vergide “yasal faiz” ifadesinin “tecil faizi” anlamına geldiği sonucunu çıkartmak, genişletici yorumun ötesine geçmektedir. Ayrıca bu durum, kavram kargaşasına sebebiyet verecektir. Bundan sonra “yasal faiz” dendiğinde 3095 sayılı Kanun’daki faiz oranının mı yoksa 6183 sayılı Kanun’daki tecil faizi oranının mı kastedildiği konusunda tereddütler yaşanacaktır.Son olarak belirtmek isterim ki; kararda tartışılmamış olsa da haksız tahsil edilen verginin yargı kararıyla iadesinde, genel hükümlere yani Anayasa’nın 125. maddesine başvurulması ve mükellefin alacağına geç kavuşması sonucunda uğradığı zararın “sorumluluk hukuku” kapsamında tazmin edilmesi mümkün gözükmektedir. Bu suretle, paranın değer kaybındaki hızını düşünürsek, mahrum kalınan paranın tazmini için davacının talebi halinde, gecikme zammı oranında (6183 sayılı Kanun m. 51) faizin kullanılması hakkaniyete daha uygun düşmektedir.******DVDDK 10.03.2021 tarihli ve E:2021/1, K:2021/3 karar sayılı karar, 09.09.2021 tarihli 31593 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.**VUK’un 112/4. maddesi: “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.”***VUK’un Mülga 112/4. maddesi: “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişini mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120 inci madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.”****Vekil olarak takip ettiğim bir dosyada İstanbul 1. Vergi Mahkemesi 26.11.2020 tarihli kararında gecikme faizi talebimi reddetmiş ve yasal faize hükmetmiştir. Red gerekçesi şu şekildedir: “Faiz, paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının sahibine vermiş olduğu zararın karşılığı, başka bir ifadeyle tazmini olarak tanımlanmaktadır. Hukuken öngörülmeyen bir verginin tahsili sonrası doğan zararın tazmini hususunun da bir hukuk devletinde, Anayasanın 125. maddesinin “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmünde tanımını bulan “İdarenin Sorumluluğu” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi bir zorunluluktur. Bu haliyle ihtilafta, yukarıda açıklandığı üzere tahsili hukuka aykırı bulunan ve idarece tahsili tarihinden iş bu karara göre iadesi tarihine kadar geçen süre içinde kullanımından mahrum kalınan tutarın davacıya iadesi gerekmekte olup, bu durumda Mahkememizin iş bu kararı ile iadesine karar verilen tutarın hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davacıya iadesi gerekmektedir.”*****Bkz.: Bu yönde ilk karar veren Danıştay 7. Dairesinin 24.02.2005 tarihli ve E:2001/1208, K:2005/239 sayılı kararı.